StatCounter

Terleyen bir at dedi ki:

29 Mart 2024 Cuma

Islak Namlu

Bu kovalamaca nereye kadar gider bilmiyorum 
Elinde bir kurdele dağları geziyorsun 
İncecik sevgiler bırakıyorsun ayak izlerine 
Dönüp ardına bakmıyorsun 
Topluyorum ben onları 
Koynumda biriktiriyorum 
Koynum kaç sevgi mi alır artık biliyorum

Işıkları sönünce aşksız renksiz ve çiçeksiz bir ormana dönüyor kent 
Hıncımı namluya sürüp ava gidiyorum 
Koşuyorum kaçırdığım bütün duraklara
Koşuyorum yerle gök arası 
Dünya dar, omzun dar, gülüşün 
Gülüşün eksiltmiyor ha beni!
Dönüp dönüp aynı dağın başında buluyorum kendimi 
Yoksa ben böylesi kötü bir avcı mıyım 
Yok olmadan sevmeyi bilmiyorum vallahi 

Göğsümde açılacak damarlarım birikmiş
Noktalar şedde olmuş üstüme
Batmamış koca güneş köpürmemiş bulutlarım
Eve erken gelişimin nedeni de bu 
Evden alelacele gidişimin 
Kapıyı hep yarıya açışımın
Kuzguni ve davudi kışlar geçirmişim 
Hazırlıksız yakalanmışım hep kalbime 
Sesime
Methiyeler dizmişim de olmamış benim 
Anlıyor olmalısın dediklerimi 
Kendi kendine sıkılıp duruyor insan 
Başka bütün topraklarda zaten yabancı 
Kişi doğduğu günden beri hevesli ölüme 
O'nun için bir barut gibi taşıyor içinde 
Renklerin olağan akışında lazım gelen bir gri
Biliyorsun er ya da geç kendi mayınları buluyor kişiyi 

Oturmuş gökyüzünü her sabah boyayan kişiyle 
Senin hürriyetinden bahsediyoruz 
Gördüklerimin birer sanrıdan ibaret olduğunu söylüyor bana
Bak bir aşağı bir yukarı dalgalanıyor kalbi 
Bak üşümüş cennetten bir renge özenmiş elleri 
Açıp gösteriyorum sonunda 
Neden masmavi denizlere inanır insan
Nasıl isim koyar dişlerini geçirdiğine
Senin midir benim mi şu göğsümde gezinen el
Böyle amansız soruların peşinde 
Gün ediyoruz geceyi 
Ve bir diğerini 
Hiç kitap inmemiş gibi gökten 
Sanki insan kendi diliyle hiç sınanmamış gibi 

Bu kovalamaca nereye varır inan bilmiyorum 
Elimde kanımdan bayrak dağları geziyorum 
Ateşe verilmeye hazır gibi 
Ki ateş gavurdur bakırdan ve namludan 
Ki dağlardan uzun bir boynun vardır senin 
Sarmaya ömrüm yetmez biliyorsun 
Nehirler çarpışır durur içimde 
Bense o nehrin suyuyla boyanmaya hevesli
Sonra gittiğim tüm yolları adım adım
İlk gençliğime
Düşünüyorum da bazen 
Belki de izimizi bulabilmek için 
Düşleri hınca hınç kucaklamak gerekiyor bize
Ki sana gelirken tutunduğum şu nefes diyor ya
Düşmezdim
Dalga dalga gözlerinden binseydim düşlere.

22 Mart 2024 Cuma

Çalar Saat

İçlendiğim resimlerin
Boyasına bulandı gözlerim
Sevgilim 
İçime yağmurları sığdıran kim 

Şafak sana yakışır 
Gece benim yüzümde 
Bende iblisin biri durmadan sabahın hayretine 
Sabahın kırılganlığına vuruyor 
Sevgilim 
İçimde ilkbaharı kuşatan kim

Geçti onlarca yıl
Geçti damlayarak ince hunilerden 
Sabahın ferahlığıyla benim 
Gövdeme yepyeni delikler açtı
Sevgilim 
Dünyayı bize uzak gösteren kim

Benim bir borcum kaldı sana 
Konuşmayı unutan dudaklarım arasında 
Yağarsa yağmur artık 
Açarsa göktür 
Umuttur aktır 
Taptaze ömürlere yazılır 
İnsanlar bir şeylere durmadan niyet eder
Durdukları an unutulur
Çünkü yol var oluştur

Sevgilim
İçimdeki şu denizleri ıslatan kim

***

Aradım bulamadım tek noksan gülüşünde
Dert sürüye açılsan söyle takatin mi var 
Bir kusur da vardır elbet bana gelişinde 
Naza şedde koya dur şavkından sual mi var

Kaşın değmiş gözüme, kalbimize perde ne
Avarayım özüne, daha saldıran mı var
İki elden yaralı, akla soru soranı
Seni de benim gibi yoksa aldatan mı var

Sevgilim, bu toprakta bir bayındır gök idi
Şimdi candan içeri bir lahza sabrım mı var
Susma, vaktim kalmadı dermeyan oldu adım   
Kurulu gelişine, binlerce saatim var

18 Mart 2024 Pazartesi

Medcezir

Dallarından nur akan bir nehirde durmuşum 
Bir rüzgar uzundur çağırıyor beni 
Aklımı kurcalayan soru neydi unuttum
İçerimden süzülen senin saçların mı

Dallarımı mor eden bir nehir biliyorum
Bundan bu şehirde bu gökyüzü bulanık
Tutup şu karanlığı adınla siliyorum
Ben uzun zamandır kendimden geliyorum
Sende sana benzeyen bir resim var mı

Kollarımın uzandığı yere doğru gözlerin
Tüm ışıklar sönmüş sen açıksın nasıl 
İlk bakışta tuttuğum şu görüntün, şu sesin
Bulutlardan çalınmış haberin var mı

Dalgaların durduğu çekimde senin adın
Çok uzaktan denizleri ıslatıyor bakışın 
Ta şuramda gittikçe çoğalan hakikatin
Bunu yalnız bir renkle açıklayamazsın

Saçlarını okşayan bir nehir oluk oluk 
Ben sende durulurken kıyamettir kopar
Oturmuş göğsüme upuzun gülüyorsun
Sakın ki susmayasın söyleyeceklerim var 

Sana hüzün besteledim alıp yakarsın
Yakmalısın,  sırada yağmurlar var

6 Mart 2024 Çarşamba

Biraz Mola

Şu betonun hicvine, ahına amade bu
Oğlan yaşın kurudu, giymeye yelek gerek
Çıplak göğsün üstüne, sineyi icmale bu
Topla suda gördüğün, bir eksik derme yürek

Zülfün orda arama, nedamet makamı bu
Kör gözüne perde ne, ışka asuman gerek
Ötesini ara dur, isyanın kisvesi bu
Bir varmış bir yok olmuş, gürzün çalındı demek

Gardını yar belleme, hasretlik girdabı bu
Göbek bağın çözüldü, tez yaşı silmek gerek
Olmaya can sebebi, meşkine avare bu
Sesini buldun mu tut, tekrar söylemek gerek

Şu gençliğin kasıklarında çırpınışı yok mu
Şu gündüzün besbelli geceden kararışı
Çatal sesin duyulur mu boşlukta yankılanan
Şu ellerimi tutacak bir şey gibi tutuşun 
Ben ki devrilmeye direnen bir saat gibi 
Dünyanın bir yerinde sana durmuşum
Şu reddederek başımı yastığa koyuşum 
Şu içimi çekerek ağlayıp susuşum yok mu 
Pusulam, ipucum
Yerim, yurdum

Say ki yok 
Beklediğimiz bir saat 
Gelesi bir tren 
İçimizden daha içre açılan o yolda
Mülteciyiz mütemadiyen