StatCounter

Terleyen bir at dedi ki:

18 Mart 2024 Pazartesi

Medcezir

Dallarından nur akan bir nehirde durmuşum 

Bir rüzgar uzundur çağırıyor beni 

Aklımı kurcalayan soru neydi unuttum

İçerimden süzülen senin saçların mı


Dallarımı mor eden bir nehir biliyorum

Bundan bu şehirde bu gökyüzü bulanık

Tutup şu karanlığı adınla siliyorum

Ben uzun zamandır kendimden geliyorum

Sende sana benzeyen bir resim var mı


Kollarımın uzandığı yere doğru gözlerin

Tüm ışıklar sönmüş sen açıksın nasıl 

İlk bakışta tuttuğum şu görüntün, şu sesin

Bulutlardan çalınmış haberin var mı


Dalgaların durduğu çekimde senin adın

Çok uzaktan denizleri ıslatıyor bakışın 

Ta şuramda gittikçe çoğalan hakikatin

Bunu yalnız bir renkle açıklayamazsın


Saçlarını okşayan bir nehir oluk oluk 

Ben sende durulurken kıyamettir kopar

Oturmuş göğsüme upuzun gülüyorsun

Sakın ki susmayasın söyleyeceklerim var 


Sana hüzün besteledim alıp yakarsın

Yakmalısın,  sırada yağmurlar var

6 Mart 2024 Çarşamba

Biraz Mola

Şu betonun hicvine, ahına amade bu

Oğlan yaşın kurudu, giymeye yelek gerek

Çıplak göğsün üstüne, sineyi icmale bu

Topla suda gördüğün, bir eksik derme yürek


Zülfün orda arama, nedamet makamı bu

Kör gözüne perde ne, ışka asuman gerek

Ötesini ara dur, isyanın kisvesi bu

Bir varmış bir yok olmuş, gürzün çalındı demek


Gardını yar belleme, hasretlik girdabı bu

Göbek bağın çözüldü, tez yaşı silmek gerek

Olmaya can sebebi, meşkine avare bu

Sesini buldun mu tut, tekrar söylemek gerek


Şu gençliğin kasıklarında çırpınışı yok mu

Şu gündüzün besbelli geceden kararışı

Çatal sesin duyulur mu boşlukta yankılanan

Şu ellerimi tutacak bir şey gibi tutuşun 

Ben ki devrilmeye direnen bir saat gibi 

Dünyanın bir yerinde sana durmuşum

Şu reddederek başımı yastığa koyuşum 

Şu içimi çekerek ağlayıp susuşum yok mu 

Pusulam, ipucum

Yerim, yurdum


Say ki yok 

Beklediğimiz bir saat 

Gelesi bir tren 

İçimizden daha içre açılan o yolda

Mülteciyiz mütemadiyen

23 Şubat 2024 Cuma

Aynı Çerçeveden Bismillah

Kovalayan gördün mü hiç kendini geçmişten

Koşmaktan yorulan bir at duydun mu

Ben bilmezdim hiç bu sarhoşlukları 

Orda bir gece ağlamıştık biraz 

O kadardı sanmıştım 


Göğsün öğretti bana insanın bir de aşkı olduğunu

İçi çopurlaşan bir güneş için

Kadim kelimelerle dolduğunu

Baharmış çünkü 

İnsanın acziyle kahrolunan sabaha

İnsanın aczinin secdesiymiş

Kaçırmak tüm varoluş vakitlerini

Bir kızılda unutup gitmek onu


Çünkü geceler 

Düşmek bilmez kum taneleri

Geceler güzelliğinin hırsızı

Geceler, komodinde resmin

İçinde saçlarını yaran tarak

Ve binbir renkli yüzün 

Cephe kuruyor kaşlarımın tam ortasına Uyumuyorum, uykum yok, kabusum, 

Tutunup ayakta duruyorum sana

Kimseye bakmıyorum inan

Sen hariç tüm sesleri duyuyorum ama


Kafların dağların ardına dek

Beni bıraktığın o uçurumda seni arıyorum

Beni adımla çağır

Adımın başladığı yerde tökezliyor kalbim

İnan bir güneş kaç kez devrilir

Kaç kez biçimlenir insan kendinde bilmiyorum

Yalnız seni biliyorum sana giden yolları

Mütemadiyen orda yürüyorım


Son kez söylüyorum sana 

beni adımla çağır. 

Bana

Kulağıma okunan ezanla başla

25 Ocak 2024 Perşembe

Ihlamurlar

Ben gidince bir daha gözlerini kaçırma

Kokla ıhlamurları onlar ayrılık bilmez

Kurusa da toprağı sakın öksüz bırakma

Gün olur bahar gelir de dalları eğilmez


Bana kalbim yetmiyor yalnız seni taşıyan

Ben gidince ağlama sular boyum aşıyor

Musa'ydı asasını hep kalbinden çıkaran 

Bu yenilgi bana çok atım yolu yolmuyor


Geç kaldık göremedik toparlanan baharı

İki adım ötede cemre düşmüş bi baksan

Ben gidince körükle yanıp sönen buharı

Kondüktöre haber sal yangın çıktı bu akşam


Seni bir kez görmeyen hasreti acı bilir 

Seni düşlemeyene ne sebil ne su gerek

Ben gidince turnalar düşlerinde gezinir 

Öyle dilek diledim elim yüze sürerek


Ben gidince başını beyazlarla donatma

O masumiyet zaten saçlarına tel olmuş

Bir daha kıpkırmızı, sofralarda oturma

Sende kalan satırlar nefesimde kül olmuş


13 Ocak 2024 Cumartesi

Huzurdan Hazin

Cüzdanın ıslak

Bileklerin doğru açıda

Ve seyrelmektesin gittikçe kanından

Unuttukça açıl! Açıl susam

Afsunlu elleri var akşamların 

Tüm sarhoşluklarına bir bahane barındıran


Eksik satırları kovalamaktan hallice sevdan

Göze göz çünkü küle buz

Duvara yakışan saati kolunda taşır gibi

Baktıkça yokuşa akmayı 

Adın bile kıraatle okunmamışken daha


Çünkü yabancısın isimsiz odalarda tüm nefsini saçmaya

Avaz avaz öğürmeye 

Saçlarını toplamaya

Rüzgardan sakınmaya


Anıların kalkacak bi kabuğu yok zira

Ensesinde birikenler yok 

Diz çöküp yalvardığı, affa koştuğu

Ağzından koparıp dişlerini 

Şaraba mecalsiz yakalandığı

Anıların kabuğu yok zira 

Yaralardan ve kalın arterlerden sonra

Kapının açılacağı başka bir durak da


Affoluş üstesinden gelemediğin bir muamma

Kapısından geçemediğin,

Tutunamadığın toprağına

Olağanüstü renkler kalmış geride

Kimi sakallarına karışmış, kimi ellerine

Akışta filizlenmiş ayırt edemeden 

Baktığını

Gördüğünü


De ki: Ey özlemek sen

Ne çok kirsin ne çok ölümlü

Yastığımda aynasın

Ensemde budak 

Göğsümde sakız


Sıyrılıp gelsen ya bütün üzerliklerinden

8 Aralık 2023 Cuma

Köye İnen Kurt

Anlatamıyorum nasıl devrilir bir tren daha sefer saati gelmemişken
Anlatamıyorum kurt indi köye
Bana inanmıyorlar  

Avcumuzda durana bakıp da imreniyorlar
Apaçık söylüyorum onların gördüğü kadeh
Biz içtikçe kentliliğimizden bir şey kalmıyor içinde
Çırılçıplak tıkınıyoruz bir masanın çevresinde
Sen susunca bitiyor her şey
Dudaklarımız kuruyor
Oysa güzel bir fotoğraf daha çekilebilmek isterdim seninle
Kadraja memleketi alarak  

Benim bütün dişlerim sana sıkılıyor
Sende bırakmışım hayretimi
Kamaştığın tüm yollarda senin ayak izin
Derken nehir manzarası birikiyor barajlarıma
Hangi köşede kimi öpmüş isem
Artık tüm köşelerimde sen
Anlatamıyorum, tüm sürümü kaptı kurtlar
Dudaklarım kurudu inanmıyorlar  

Zaten hep gerisindeyim bükülen zamanın
Konuşsam Moğollar fışkırıyor damarlarımdan
Sabrımı bir ankaya rehin bırakmışım
Ki anonim marşlarla ben gayri kabili rücu
Yokluğunla biçimlenen cephelerde konuşlandırılmışım
Aslında görürsün iki adım geriden baksan
Ne Babil'in asma bahçeleriydi geçtiğim yollar
Yalanlarla iki yaka kavuşturduğum
Ne Sodom'du ne Gomora  

Köyden geçen atlılar bize dizginlerini bıraktılar
Aldık onları boynumuzla tanıştırdık
Ezanı koşarken ardımızdan okudular
Kulağına eğilip aşk dedik inadına
Şimdi bozuk plak gibi solo atıyoruz  seninle hayata
Sen benim kuruttuğum otları yoluyorsun
Ben senin güttüğün hayvanlarla...  

Dedim ya kurt
Dişledi hepsini
Çekilecek yeni bir fotoğraf kalmadı 
Başka türlü anlatamıyorum bitişini      

26 Kasım 2023 Pazar

Niyaz-2

Orda bana bir kez güldüğünün hatırınadır

Tutturduğum şu yaşamak sancısı.

 

Ak bulutlardan mı geldin sen

Ardında fırtınalar ve yaz yağmurları biriktiren

Biraz hayal biraz gerçekler getirdin bana

Aldım onu, ezber ettim bir kısmını kalanını doğaçladım

Memleketin suya uzanan ezanları gibi

 

İşte orda! İlk öpüştüğümüz kaçıyor tramvay,

Ellerin ceplerimde, işte yaşamak adını verdiğimiz,

Yıl oldu yıkamadım ellerimi dirseklerime dek

Orada topalladım işte

İster şu dağın yamacında dur, ister üstümde bulut ol

Aklımın ayazındaki al, büyücüleri, haramileri, borsacıları, reklamcıları

Avcumuzdan gidenleri yolundan çevir

İşte o ilk öpüştüğümüz yol ellerin ceplerimde

İçinden tomarla sevgi çıkar

Kendini tamamla

 

Ne vakit geçmişsin arzın kapısından,

Benim her köşemde senin dökülen saçların çıkar

İnanmıyorsan azalan tırnaklarımdan ve körelen dişlerimden

Ben sadece seni arıyorum bazen sadece meşgul çalıyor

Bazense upuzun çalıyor gözlerin

Eksik pansumanlarıma, çarpık kaşlarıma,

Denizin tuzundan ayıramadığım şu kırık asama

Bazen sadece bakıyor gözlerin,

Ardında fırtınalar ve yaz yağmurları

 

Sen nereye gidiyorsun ey tren

Sen kimden gidiyorsun saçlarım baharı, gözlerimin pınarı,

Bizi bırakıp gidiyor musun ey yangın gözlüm, ey külden saçlım,

Ey yoluna nasır tuttuğum nasıl gidiyorsun,

Evimde sen, her köşemde sen, köprü dedimse sen,

Nehir dedimse sen,

Ben sende gördüm olağanüstü akışını renklerin

İçimi ağzımdan kustum sana, sende çektim en net resimlerimi

Sana bağırdım al götür tüm kinimi, yırtık arterlerimi

Buğulanan gözlerinden yanıma in

Gövdenle seril geceye,

Geçelim dünya üzerliklerinden

Geçme bizden